Bağlantıda Kalın!

Pazar/Ülke

Temassız Kredi Kartları

Temassız Kredi Kartları

 

Yakında, düşük tutarlı alışverişlerde ödeme kolaylığı sağlamak için kullanımı oldukça yaygınlaşacak olan NFC (Near Field Communication) yani Yakın Saha İletişimi teknolojisi; 2003 yılı Aralık ayında ISO/IEC tarafından standart olarak kabul edilmiş olup, elektronik cihazlar arasında kısa mesafede veri aktarımını sağlayan oldukça güncel bir kablosuz iletişim teknolojisi. Bu konuda beklenen en büyük gelişme de, düşük tutarlı alışverişlerde cep telefonlarıyla yapılacak olan temassız ödemelerin hayatımıza girmesi ve yaygınlaşması.

 

 

Temassız Ödemenin Türkiye’ye Gelişi

 

2005 yılında köprülerde kullanılan KGS sistemi, Türkiye’de kullanılan ilk temassız ödeme sistemine örnek olarak gösterilebilir. Sonrasında ise bu sistem “Visa payWave” ve “MasterCard PayPass” gibi temassız ödeme imkanı sağlayan kredi kartlarında kullanılmaya başlandı. Bankaların “dıt”, “trink”, “vın” gibi sloganlarla müşterilerine sunduğu bu kartlar sayesinde belli bir miktarın altındaki ödemeler için şifresiz ve temassız ödeme yapılabilmeye başlandı. (Güvenlik için bu kartlarla temassız ödemeler ardı ardına ve sürekli yapılırsa yine ödemeyi yapan kişiden kartın şifresi soruluyor).

 

 

“MasterCard PayPass” ve “Visa PayWave” Kartlar

 

Mobil cüzdan uygulaması ve cep telefonlarının alışveriş yapmakta kullanılması, şu anda kullanımda olan temassız öde-geç kredi kartlarının bir basamak ötesi olarak değerlendiriliyor. Bu kartların kullanımı, 35 TL altındaki işlemlerde şifre gerektirmiyor.

“MasterCard PayPass” kartlar; kredi kartı, banka kartı ya da ön ödemeli kart olarak kullanılabiliyor. Bu kartlar normal kredi kartı şeklinde, ya da sizin seçiminize göre anahtarlık veya kol saati şeklinde de olabiliyor. “Cep telefonu Sticker”ı şeklinde “MasterCard PayPass” alıp, cep telefonunuz üzerinde de kullanabiliyorsunuz. “MasterCard PayPass” kartlardan bazıları Akbank Carrefour Axess kart, Bank Asya DIT Pratik kart, Garanti Bankası Bonus “Trink Kart”, HSBC Advantage “Hızz Kart” olmakla birlikte; Denizbank, Finansbank ve Yapı Kredi Bankası’nın da “MasterCard PayPass” kartları mevcuttur.

“Visa PayWave” özelligi taşıyan temassız kredi kartları ise şunlardır: İş Bankası Maximum Kart; Denizbank Sea&Miles, Paso ve Fenerbahce Bonus; Bank Asya AsyaCard DIT, Finansbank CardFinans; Garanti Bankası Money Card, Fenerbahce Bonus Card; Ziraat Bankası Maximum Kart ve Yapı Kredi Bankası World, Play, Adios, Fenerbahçe ve Crystal Kartları.

 

 

NFC Teknolojisi Güvenilir mi?

 

NFC teknolojisi kullanan cihazlar en çok 0.2 metre (20 santimetre) mesafede birbirleriyle bağlantı kurabiliyorlar ve bu bağlantı 0.1 saniyenin altındaki bir sürede gerçekleşiyor. Böyle olunca da kimse siz istemedikçe sizinle bağlantıya geçemiyor ve böylelikle güvenliğinizi artırmış oluyorsunuz. Örneğin kredi kartınızla ödeme yaparken, kartınızın sizin elinizde olması ve sizin de bu kartı POS makinesine yeterince yaklaştırmanız gerekiyor. NFC’nin yalnızca kısa mesafede bağlantıya imkan tanıması ve bunu çok hızlı şekilde yapması sayesinde sağladığı güvenlik avantajı bu. Ayrıca NFC teknolojisi kullanan kredi kartlarıyla kısa süre içinde ard arda temassız ödemeler gerçekleştirildiğinde ise, kullanıcıdan kartı POS makinesinden geçirmesi ve şifre girmesi isteniyor. Böylelikle de kart kaybolur ya da çalınırsa oluşabilecek olan sahtecilik olaylarının da önüne geçilmiş oluyor.

 
Kaynak : makalemarketi.com

Okumaya Devam Et

Pazar/Ülke

Seralarda yetişen erkenci karpuz, raflarda yerini almaya başladı

Örtü altı tarımda lider konumda bulunan kentte, ürün çeşitliliği her geçen gün artıyor. 12 ay tarım yapılabilen Antalya’da, seralarda üretilen erkenci karpuzlar da raflarda yerini almaya başladı.

Sabahın erken saatlerinde seralarda hasat edilen ürünler hem iç piyasada hem de yurt dışında satılıyor.
 

Antalya Tarım ve Orman Müdürü Gökhan Karaca, AA muhabirine, Antalya’nın, Türkiye’nin toplam karpuz üretiminin yüzde 10’unu karşıladığını ve Adana’dan sonra ikinci sırada yer aldığını söyledi.

Karaca, yaklaşık 58 bin dekar alanda karpuz üretiminin yapıldığını ve bunun 11 bin dekarının örtü altında gerçekleştirildiğini belirtti.

Yıl başında dikilen fidelerin ürün vermeye başladığını aktaran Karaca, \”Özellikle cam seralarda çok önceden ürün elde ediyoruz. Türkiye’nin en erkenci karpuzu Serik bölgemizden tüketicilere sunuluyor. Erkenci karpuzda üreticiler daha fazla gelir ve yüksek verim elde ediyor. Bu açıdan daha avantajlı.\” diye konuştu.

Bu yıl 200 bin tonu Serik’ten olmak üzere toplamda 370 bin ton karpuz üretimi beklendiğini ifade eden Karaca, kentte açık alanlarla birlikte sonbahara kadar karpuz üretiminin devam edeceğini bildirdi.

Turfanda karpuz, verimiyle üreticinin yüzünü güldürüyor

Serik ilçesinde karpuz üretimi yapan İsmail Uysal da ilk tohumları ocakta diktiklerini ve ilk karpuzları toplamaya başladıklarını söyledi.

Seralarında 8 ton ürün beklediklerini dile getiren Uysal, \”Şu anda karpuzun kilosunu 15-20 lira arasında satıyoruz. Fiyatlar yüzümüzü güldürüyor. Erken ürün yetiştirebilmek için kışın serada soba yaktık. Gayretlerimizin, çabalarımızın meyvesini aldık. Hasadını yaptığımız bu karpuzlar iç pazara ve yurt dışına gidecek.\” dedi.

Üreticiden karpuz alıp, pazarlara sunan Mehmet Yörük de üreticilerin bu yılki ürünlerden memnun olduğunu ifade ederek, \”Bu yıl hasat güzel. Erkenci karpuz hem üreticilerin hem de ihracatçıların yüzünü güldürecek.\” diye konuştu.

Aksu ilçesinde üretim yapan Hasan Çetin de cam seralarda yetişen karpuzların sofralara sunulmaya başlandığını dile getirdi.

Karpuz hasadının geçen yıla göre bu yıl daha erken olduğunu aktaran Çetin, \”Verimden memnunuz, 3 bin metrekarelik seramızdan 15 ton karpuz hasat etmeyi planlıyoruz. Antalya’da yetiştirilen karpuz, İran’dan getirilen karpuzlara göre daha lezzetli ve kaliteli. Bu açıdan Antalya karpuzu yurt dışında da tercih ediliyor.\” dedi.

Çetin, Antalya Toptancı Hali’ne götürülen ilk karpuzların kilosunun 20 liradan satıldığını sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Pazar/Ülke

Rus pazarında umut yerine düş kırıklığı!

Ukrayna olayları sonrası Batı’nın Rusya’ya ambargosu Türkiye’nin ihracatı için umut yaratmıştı. Ancak işler böyle gelişmiyor. Rusya’ya genel ihracatta düşüş var. Özellikle bu ülkeyi ‘hedef pazar’ olarak belirleyen otomotiv sanayii endişeli. Otomotivde yüzde 20’lere varan daralma özellikle yatırımı olan 13 yan sanayi şirketini düşündürüyor. Daralmanın nedeni, otomotivde kredi desteklerinin kaldırılması, devalüasyon, petrol fiyatlarının düşmesinin büyümeye olumsuz etkisi olarak sıralanıyor. Hükümet, AB ve ABD’den otomobil ithalatını yasaklamak niyetinde olmadığını açıklamıştı. Bu nedenle pazar henüz doğrudan ambargo konusu olmamakla birlike batı ambargosunun genel ekonomik büyümeyi etkilemesi, pazarı da dolaylı olarak baskı altına alıyor. Bu gelişmelerin sonucu olarak, Türkiye otomotiv yan sanayiinin yatırım yaptığı, hedef pazar olarak belirlediği Rusya’da birçok segmentteki daralma sektörü de harekete geçirdi.

Rusya’da otomobil üretimi ekimde yüzde 18.1, kamyon üretimi ise yüzde 27.6 geriledi. Pazardaki daralmaya paralel olarak fabrikalar üretimi azaltma yoluna gidiyor. Ekim ayında AVTOVAZ Largus hariç bütün modellerin üretime üç gün ara verdi. GAZ, GM ve Daimler için yaptığı kontratlı üretimi azalttı. Şirketlerin maliyetleri kısma yönündeki önlemleri bazı fabrikalarda grev olasılığını gündeme getirdi. Alman otomotiv üreticisi Daimler, geçen yılı karla kapattığı KAMAZ’daki katılımından bu yılın ilk üç çeyreğinde zarara geçti. AVTOVAZ’ın net zararı ise 5 milyar rubleyi aştı.

Rusya otomotiv pazarındaki daralma, başta bu pazara yatırım yapan 13 yan sanayi şirketi olmak üzere, Rusya’yı hedef pazar seçen sektörü endişelendirdi. Pazardaki daralmanın nedeni, otomotiv alımlarındaki kredi desteklerinin 2013 sonunda kaldırılması, rublede devalüasyon, petrol fiyatlarının düşmesinin büyümeyi etkilemeye başlaması olarak sıralanıyor. Hükümetin devlet şirketlerinin ithal otomobil almasını yasaklayan bir uygulama hazırlığında olduğu belirtilmekle birlikte, ekim ayı başında Rusya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, AB ve ABD’den otomobil ithlatını yasaklamak niyetinde olmadıklarını açıklamıştı. Bu nedenle pazar henüz doğrudan ambargo konusu olmamakla birlike batı ambargosunun genel ekonomik büyümeyi etkilemesi, pazarı da dolaylı olarak baskı altına alıyor.

Bu gelişmelerin sonucu olarak, Türkiye’de otomotiv yan sanayinin hedef pazar olarak belirlediği Rusya’da pazarda birçok segmentte ciddi daralmalar ortaya çıktı. Rusya’da otomobil üretimi ekimde yüzde 18.1, kamyon üretimi ise yüzde 27.6 geriledi. Pazardaki daralmaya paralel olarak fabrikalar üretimi azaltma yoluna gidiyor. Ekim ayında AVTOVAZ Largus hariç bütün modellerin üretime üç gün ara verdi. GAZ, GM ve Daimler için yaptığı kontratlı üretimi azalttı. Şirketlerin maliyetleri kısma yönündeki önlemleri bazı fabrikalarda grev olasılığını gündeme getirdi. Alman otomotiv üreticisi Daimler, geçen yılı karla kapattığı KAMAZ’daki katılımından bu yılın ilk üç çeyreğinde zarara geçti. AVTOVAZ’ın net zararı ise 5 milyar rubleyi aştı. OİB Rusya Federasyonu Temsilciliği’nden alınan bilgiye göre Rusya yeni otomobil ve hafif ticari araç (LCV) pazarı ekimde yüzde 20.1 geriledi. Tek başına LCV pazarındaki düşüş oranı ise yüzde 23 düzeyinde oldu. Ocak-ağustos döneminde kamyon satışları yüzde 16 geriledi. 

OİB’in Rusya ihracatı yüzde 30.5 geriledi

Rusya’nın büyük potansiyeliyle sektör için hedef pazar olduğunu söyleyen Uludağ Otomotiv İhracatçıları Birlik (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu, “Yüzde 15-20’ler arasında daralma var. Tabii bu da bizim ihracatımızı olumsuz etkiliyor. Rusya pazarı neden daraldı? Bir sürü sebepleri olabilir; petrol fiyatlarının düşmesinden tutun da Ukrayna ile olan ilişkilerine kadar. Gelecek sene de Rusya pazarının çok fazla toparlanacağını açıkçası ümit etmiyoruz. Bir miktar toparlanabilir ancak yüzde 15-20’lik oranı sıfırlayacak şekilde ya da daha iyi bir duruma geleceğini zannetmiyoruz. Toparlanması birkaç seneyi alabilir” diye konuştu. Rusya Federasyonu’na bu yılın ilk 10 ayında OİB kanalıyla 645.4 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Geçen yıl aynı dönemde 929.7 milyon dolarlık ihracat olmuştu. Buna göre ihracatta yüzde 30.58 gerileme oldu.

TAYSAD: Düşüş 2015 yılında devam etmeyecek

Rusya’da yatırımı olan OİB’e bağlı 13 firma var. Yaklaşık 20 Türk firması da yatırım planı yapıyor. Yeşilova Holding, Rusya fabrikasını geçen yıl kurdu. Coşkunöz Holding, Tataristan’da üretime başladı. Brezilya, Çin, Bulgaristan ve Türkiye’de fabrikaları olan Aktaş Holding, Rusya’da yatırım planı yapanlar arasında. Orhan Holding, 2011’den bu yana Rusya’da üretim yapıyor. Taşıt Araçları Yan Sanayicileri derneği (TAYSAD) Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu, veriler ve gelecek tahminleri dikkate alındığında, Rusya’da 2014 sonunda, bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 7.5 düzeyinde üretim düşüşü yaşayacağını söyledi. Bu düşüşün 2015’te devam etmesinin beklenmediğini kaydeden Dudaroğlu; “2015’te hafif ticari araç ve otomobil üretiminde 2014 üretimine paralel bir üretim düzeyini gerçekleştireceğini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte 2016 yılında yüzde 10’luk bir büyüme tahmini ile 2 milyon üzeri bir üretimi gerçekleştireceğini söyleyebiliriz. 2017 yılı da 2016 ile benzer bir yıl olacaktır” dedi.

Petrol fiyatı toparlanırsa pazarda iyileşme olabilir

Rusya pazarındaki gelişmeleri değerlendiren Coşkunöz Alabuga Genel Müdürü Erdem Acay, “2015 yılında da daralmanın devam etmesine kesin gözüyle bakıldığından, bütün ana sanayiler maliyet düşürme çalışmaları yapıyor ve bu süreçte üretime uzun süreli ara verişlerin yaşanması bekleniyor. Ancak devlet, faiz desteği programını yeniden başlatmaya yönelik planlar yapıyor. Buna paralel olarak, petrol fiyatları da toparlanırsa pazarda bir iyileşme yaşanabilir. Bu arada rublenin değer kaybetmesi, lokal üretimin ucuzlamasına ve ithalatın pahalılaşmasına neden olduğu için ana sanayiler, ‘yerlileştirme’ çalışmalarına ağırlık verecek gibi görünüyor. Bu da lokal üreticiler adına kaybedilen ciroları kompanse etmek adına iyi bir fırsat olabilir. Yine rublenin değer kaybetmesi, bölgede yatırım yapmayı planlayanlar için de ciddi maliyet avantajları sunuyor” diye konuştu.

İlk 10 ayda Rusya’ya ihracat yüzde 15 geriledi

Rusya Federasyonu’na Türkiye’den ocak-ekim döneminde yapılan toplam ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 geriledi. Sektörel bazda ise Türkiye’nin Rusya’ya hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yüzde 11 oranında azaldı. Bu düşüşten Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) de payını aldı. UHKİB üyelerinin Rusya’ya yaptığı ihracat bir önceki yıla göre ocak – ekim döneminde yüzde 33’lük düşüş gösterdi. Birlik Başkanı Şenol Şankaya şunları söyledi: “Bunun nedeni olarak; gelirinin yarısına yakınını doğalgaz ve petr olden karşılayan dünyanın en büyük enerji ihracatçısını olan Rusya’ya; Ukrayna krizi gerekçesiyle uygulanan yaptırımlar nedeni ile ülkeden fon çıkışı yaşanması ve petrol fiyatlarınındaki sert düşüş gösterilebilir. Rusya Federasyonu’ndan fon çıkışları ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeni ile rublede yaşanan değer kaybı Türk ihracatçısının Rusya pazarına girmesini zorlaştırıyor. Buna bir de Rus tüketicisinin temkinli ve harcamalarını erteleme yönünde tutumu eklenince Rusya Federasyonu’na ihracatta bir düşüş yaşanması kaçınılmaz oluyor.”

Tekstilciler Doğu’daki şehirlere yönelecek

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin ihracatında ikinci sırada yer alan Rusya Federasyonu’na bu yılın ilk 10 ayında 117 milyon 440 bin dolarlık ihracat yapıldı. Bu rakam geçen yılın yüzde 9.28 gerisinde kaldı. Birlik Başkanı İbrahim Burkay şu değerlendirmeyi yaptı: “Rusya, Türkiye tekstil ihracatında 2007 yılından 2013 yılı sonuna kadar 1 numaralı pazarımız konumundaydı. 2014 ilk 10 ay itibarıyla yerini İtalya aldı. Rusya’nın bizim için bir diğer özelliği son üç yıllık dönemde 1 milyar dolar ihracat barajını aştığımız tek ülke olmasıdır. 2014 ilk 10 aylık dönemde UTİB olarak Rusya pazarında düşüş yaşasak da, Romanya, İngiltere ve İran pazarlarımızdaki yüksek artış oranları ile bu açığı kapattık. Rusya’nın Avrupa Birliği ve Ukrayna ile yaşadığı siyasi gerilim nedeniyle ticari işlemlerde gerileme meydana geldi. Rusya’ya uygulanan ambargonun birkaç yıl daha devam edebileceğini tahmin ediyoruz. Biz bu duruma krizi fırsata çeviren bir anlayışla yaklaşmak istiyoruz. Mesela Rusya’nın Doğu bölgesinde de potansiyel taşıyan şehirler var. Bu bölgeler ile karşılıklı işbirlikleri artırılmalıdır. Karşılıklı çalışmalar ile Rusya ve Türkiye’nin bu olumsuz tabloyu süratle bertaraf edeceğine inanıyoruz.”

Mamul ihracatçıları 2015’ten umutlu

Geçen yılın ilk 10 ayında 4.4 milyon dolarlık ihracat yapan Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği de bu yılın aynı döneminde yüzde 38,49 gerilemeyle 2.7 milyon dolarlık ihracat yaptı. Birlik Başkanı Orhan Gençoğlu’nun değerlendirmesi şöyle: “Rusya Federasyonu’na ihracatımız zaten çok sınırlıydı. Şu anda yaşananlar da bir geçiş dönemi. Özellikle dondurulmuş gıda kısmında AB’nin ambargosuyla birlikte bazı ürünlerde Rusya’ya ihracat imkanı doğdu. Önümüzdeki günlerde bunun olumlu dönüşünü göreceğiz. Orada hem fuarlara katıldık, hem de ikili görüşmeler yaptık. 2015 yılı bizim sektör açısından iyi bir yıl olacak gibi gözüküyor. Özellikle de dondurulmuş ürünlerde önümüzdeki yıl umutluyuz.”

Yaş meyve-sebzede de temkin hakim

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin de Rusya Federasyonu’na yaptığı ihracat 1.4 milyon dolardan yüzde 33,34 gerilemeyle 941 bin dolarda kaldı. Birlik Başkanı Salih Çalı şu değerlendirmeyi yaptı: “Rusya’nın aldığı tavır nedeniyle aşırı beklentilere girmek ihracatı ve iç piyasayı olumsuz etkiler. Temkinli olmak gerekir. Ticarette ülkelerin aldıkları kararların etkileri zaman içerisinde etkilerini gösteriyor. Kalite, gıda güvenliği ve rekabetçi fiyattan ödün vermeden üzerimize düşenleri yaparsak ihraç pazarlarında açamayacağımız kapı yok. Örneğin 3 Kasım’dan itibaren Rusya Federasyonu’na ihraç edilecek yaş meyve-sebze ürünleri üç grup altında toplandı ve bunlar yüzde 5 ila yüzde 40 arasında değişen oranlarda analize tabi tutulacak. Bunlardan en önemli kalemi oluşturan narenciye yüzde 5 analiz şartına tabi oldu. Yani yüzde 100’den yüzde 5’e düşürülmüş oldu. Bu, çok önemli bir gelişme. Tabii ihracatçılar olarak, analiz şartı olmaksızın Rusya Federasyonu’na bu işlemin uygulanmasını bekliyoruz.”

OİB, Rusya Federasyonu’nda marka bazlı ilişki geliştiriyor

Rusya’nın yanı sıra Tataristan’dan Belarus’a kadar komşu ülke ve bölgeleri de mercek altında bulunduran otomotiv endüstrisi, Uludağ Otomotiv İhracatçıları Birliği’nin (OİB) organizasyonuyla, Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Hakan Kızartıcı’nın Başkanlığında bir heyetle Rusya’nın en büyük hafif ticari araç üreticisi GAZ’ı ziyaret etti. 18 Türk otomotiv tedarik sanayi temsilcisi başta GAZ Başkanı Vadim Sorokin ve Satınalma Direktörü Alexander Vasiliev ile bir araya gelerek birlikte neler yapılabileceği üzerinde durdu. Sorokin, “Türk otomotiv endüstrisi, Rusya için örnek teşkil ediyor. Bu nedenle Sakarya’da da yatırım gerçekleştirdik. 2015’te traktör konusunda da atılımlarda bulunmayı planlıyoruz” dedi. OİB Başkanı Orhan Sabuncu, “Rusya Federasyonu’na yönelik temaslarımızı artırarak sürdürüyoruz. Türk otomotiv endüstrisi de küresel marka yaratma konusundaki çalışmaları adına Rusya’yı biz de fırsat olarak görüyoruz. Bu yönde birçok tedarik sanayi markamız burada yatırım yaptı. Rus markalarının da Türk kalitesine güveninden dolayı ve bizleri tercih etmeleri nedeniyle bu ülkeyle ilişkilerimizin gelişeceğini ümit ediyoruz. Önümüzdeki dönemde birçok Türk firmasının burada yatırım yapmasını bekliyoruz” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

Pazar/Ülke

Şirketlerin Devlete Olan Borçları ve Ortakların Sorumlulukları

Ancak; şirket vergi borcundan dolayı takibat yapılabilmesini yasalar belli koşullara bağlanmış bulunmaktadır. Limitet şirketler ticari hayatta en yaygın görülen sermeye şirketleridir. Bunların malvarlığından tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcu, vergi cezası, usulsüzlük cezası, gecikme faizi, gecikme zammı gibi borçların ödenmesi bakımından özellik göstermektedir.

Şirket ortağı, şirket müdürü; ,yönetim kurulu üyesi, genel müdür vb. şirketi temsil ve ilzam yetkisinden sonra kanuni temsilci olarak şirketin tüm borçlarına mal varlığı ile sorumlu bulunmaktadır.

Bu konuda şirket ortağı ya da kanuni temsilcisi olarak sorumluluklarımızı bilerek hareket etmek önem arz etmektedir.  Biz bu makalemizde kısaca şirket ortaklarının vergi borçlarından dolayı sorumluluklarını anlatacağız.

Ortakların sorumluluğu; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 35’inci maddesinde belirtildiği üzere limitet şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur şeklinde tanımlanmıştır.

Konu Türk Ticaret Kanunu’na göre ise; Anonim ve Limitet şirketlerde ortakların sorumluluğu şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır. Yani ortaklar, şirketin borçlarından dolayı taahhüt ettikleri sermaye miktarı kadar sorumludurlar. Bunu aşan kısım dolayısıyla hiçbir sorumlulukları yoktur. Ancak konuyu borcun türüne göre ayırmak gerekir.  Kamu borçlarından sorumluluk açısından, Anonim şirket ortakları ile Limitet şirket ortaklar arasında ise farklar vardır

Anonim şirket ortaklarının, şirketin kamu borçları açısından sorumluluğu, ortakların şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye dışında hiçbir sorumlulukları yoktur. Şirket malvarlığından alınmayan kamu borçlarından sorumluluk ise yönetim kurulu üyelerine aittir. Yönetim kurulu üyeleri, şirketin kamu borçları dolayısıyla ikinci derecede, bir başka deyişle şirket mal varlığından tahsil edilememesi kaydıyla şahsi mal varlıklarıyla da sınırsız ve müteselsil olarak sorumludurlar

Ayrıca; Limitet şirket ortakları üçüncü şahıslara olan şirket borçlarından dolayı sadece şirkete karşı taahhüt etmiş oldukları sermaye miktarları ile sınırlı sorumlu tutulmuşlardır

Yargıtay 10 Hukuk Dairesinin 2006 / 2884 sayılı kararında “…Limitet şirket ortakları, şirketten tahsil imkânı olmayan kurum alacaklarından sermaye hisseleri oranında sorumlu…” şeklinde karar vermiştir. Yani bir limitet şirketin tahsil olanağı bulunmayan kamu alacaklarından ortakların sorumlulukları sermaye oranları dâhilinde olacaktır.

Buna bir örnek verecek olursak;

5.000. TL sermaye ve eşit paylara sahip X ve Y iki ortaklı kurulmuş bulunan bir limitet şirketindeki ortakların hisseleri % 50 olacaktır. Bu durumda ortaklar Türk Ticaret Kanunu tanımı ile sermaye miktarı bakımından her bir ortak 2.500 TL sorumlu olacakken, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 35. maddesindeki hükümleri gereğinde şirketin kamu borcunun %50 oranında her bir ortak sorumlu tutulabilecektir.

Ancak şirket borçlarından dolayı ortaklara gidilebilmesi için şirkette bulunan menkul ve gayrimenkuller ile varlıkları amme alacağını karşılamayacak durumda ise ve bu doğrultuda yasada belirtilen şekilde bütün tahsil yolları kapanmış ve şirketin aciz durumda olduğu belirlenebilmiş ise; önce şirketin kanuni temsilcilerine gidilmesi gerekir, kanuni temsilcilerinden de tahsil olanağı kalmamış ve aciz durumları tespit edilmiş ise bu durumda artık şirket ortaklarının şirkete karşı taahhüt etmiş oldukları sermayeleri oranında şirket ortakları nezdinde kamu idaresi, tahsil yoluna gidilmek üzere harekete geçecektir.

Bu anlattıklarımızı özetleyecek olursak Kamu alacakları öncelikli olarak şirket tüzel kişiliğinde aranır. Kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmaması ve şirketin aciz durumumun tespit edilmesi halinde;

Kamu idaresinde şirket tüzel kişiliğe ait mal varlığının 6183 sayılı kanun hükümlerine göre yapılacak değerleme sonucu amme alacağını karşılamayacak durumda ise,

Şirketin haczi kabil başka her hangi bir mal varlığı ile üçüncü şahıslardan hak ve alacakları tespit edilmemiş ise;

Tüzel kişiliğin iflasının istenmiş ya da iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği anlaşılmış ise,

Bütün araştırma ve incelemeler sonucunda şirketin adresi tespit edilememiş ya da bulunamamış ise bu durumda şirket ortakları veya kanuni temsilcileri nezdinde kamu alacağının tahsil cihetine gidilebilecektir.

Yukarıdaki açıklamalarımızı destekler niteliğini taşıyan Danıştay 3.Dairesinin 1995/2034 sayılı kararında özetle şirket takip edilerek kamu alacağının, şirketini mal varlığından tahsiline olanak kalmadığı saptanmadıkça, limitet şirket ortaklarının takip edilemeyeceği hükmüne varmıştır.

Burada irdelenmesi gereken bir konu da, borcun doğumu ile tahsil olanaksızlığının ortaya çıkması arasında geçen zaman içerisinde hisse devirlerinin olması halinde, hangi tarihteki ortağın sorumlu olacağıdır. Ortağın sorumluluğu borçların takibi tahsil imkânsızlığı koşuluna bağlı olduğundan, bu tarihte, yani tahsil imkânsızlığının hukuken ortaya çıktığı tarihte ortak olanların borçtan sorumlu tutulması gerekir. Devirlerinde hisseler devir tarihi itibariyle mevcut tüm hak, alacak ve borçları ile devredildiğinden, sorumluluğun devralana ait olduğunu kabul etmek doğru sonuçtur.

Konuya ilişkin bir Danıştay kararında:

\”Limitet şirketteki hissesinin tamamını noter tasdikli hisse devir sözleşmesi ile devrettiği ve bu durumun Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanarak tescil ve ilan edildiği hususlarının taraflar arasında ihtilafsız bulunması karşısında, şirketle hiçbir hukuki bağı kalmayan davacı, hisse devrinden sonraki dönemlere ait vergi borçlarından sorumlu tutulamaz.\” denilmiştir.

Kanuni temsilcilerin sorumluluğu;

Kanuni temsilcilerin kamu alacaklarından sorumluluk altına alındığı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10 maddesinde; “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir” şeklinde tanımlanmıştır.

Yukarıda kanun maddesinden alıntı yaptığımız yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.

Sonuç olarak;

Özellikle kamu alacakları bakımından şirketler kamu borçlarından dolayı bütün mal varlıkları ile gerçek kişilerden farklı olmadan sorumluluk taşımaktadırlar, ancak tüzel kişiliği itibari ile kamu borçlarını karşılayamayacak aciz durumda bulunmaları, ya da kamu alacağının bu tüzel kişiliklerden tahsil olanağının kalmadığı hallerde, kanuni temsilcileri ile ortaklarından tahsili cihetine gidilebilmektedir.

Kamu alacaklarının tahsiline öncelikle şirket tüzel kişiliğinden aranacak olup, tahsil olanağının kalmaması halinde ikinci sırada kanuni temsilcilerin takibe konu edilebilecektir. Ancak kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlıklarından kamu alacağının kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi halinde bu kez şirket ortakların şirkette mevcut olan hisse oranları göz önüne alınmak şartıyla ortakların şahsi mal varlıklarına gidilebilecektir.

Şirket kanuni temsilcilerinin temsil süresi dolması ve yeniden bir kanuni temsilci seçilmemiş olması halinde ise TTK 540 maddesindeki düzenleme gereği bütün ortaklar şirketi temsil etmiş sayılacaklarından bütün ortaklar kanuni temsilci sıfatı ile de şahsi mal varlıklarından kamu alacaklarına karşı tamamen sorumlu duruma gelmektedirler.

Kaynak:makalemarketi.com

Okumaya Devam Et

Trendler

Copyright © 2024 Kobi Yatırım. Tüm Hakları Saklıdır.