Bağlantıda Kalın!

Destekler-Teşvikler

İkinci Kobi Değer Kredisi

Ocak başında ilk uygulanan KOBİ değer kredisi toplamda 20 milyar TL’lik bir paketten oluşmuştu. Bakan Albayrak, dün Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Bugünden itibaren KOBİ’lerimiz için Kobi Değer Kredisi-2’yi devreye alıyoruz. Hazine garantili, toplamda 25 milyar TL’lik yeni paketimiz tüm KOBİ’lerimize hayırlı uğurlu olsun. Destek olan 17 bankaya da teşekkür ediyoruz” dedi. Kredide Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 20 milyar TL tutarında kefaleti bulunacak. Hazine destekli kredi 6 ay anapara ödemesiz 36 ay vadeli olacak. Aylık yüzde 1.54, yıllık yüzde 18.48 faiz oranı uygulanacak.

80 BİN KOBİ ALDI

Konuyla ilgili Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan açıklamada da KOBİ Değer Kredisi-2 paketinden, sektör kısıtı olmaksızın 125 milyon TL’ye kadar cirosu olan KOBİ niteliğine sahip işletmelerin yararlanabileceği ifade edildi. Açıklamada kredilerin ciro ve faaliyet alanına göre değişmek üzere azami 1.5 milyon TL’ye kadar kullandırılabileceği belirtildi. Açıklamada Türkiye’de üretim ve ticaret başta olmak üzere, tüm sektörlerde faaliyet gösteren ekonominin can damarı olan KOBİ’lere yönelik uygun koşullarda finansman imkanı sunan KOBİ Değer Kredisi’nin, 2019 yılı başında 14 bankanın (TC Ziraat Bankası, T. Garanti Bankası, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası, T. Halk Bankası, T. Vakıflar Bankası, QNB Finansbank, Denizbank, Türk Ekonomi Bankası, Albaraka Türk Katılım Bankası, Şekerbank, Alternatif Bank, Ziraat Katılım Bankası, Vakıf Katılım Bankası) katılımıyla uygulamaya alındığı belirtilerek bu paket ile kısa sürede yaklaşık 80 bin 269 KOBİ’nin toplam 25 milyar TL tutarında likidite imkânına sahip olduğu kaydedildi.

17 BANKA EKLENDİ

Açıklamada şöyle denildi: “KOBİ’lerimizin bu pakete olan yoğun ilgisinin devam etmesi ve sektör ihtiyaçları çerçevesinde paketin kapsamı genişletilerek KOBİ Değer Kredisi-2 yeni kredi paketi hazırlanmıştır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın 20 milyar TL’lik kefalet desteği ile toplam 25 milyar TL kredi hacmi oluşturulması amaçlanmıştır. Önümüzdeki haftadan itibaren kullanıma açılacak olan pakete 17 bankamız iştirak etmiştir. KOBİ Değer Kredisi-2 paketinden, sektör kısıtı olmaksızın 125 milyon TL’ye kadar cirosu olan KOBİ niteliğine sahip işletmeler faydalanabilecektir.”

KREDİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Krediler; ciro ve faaliyet alanına göre değişmek üzere azami 1.5 milyon TL’ye kadar kullandırılabilecek.

 

Kredilere Hazine destekli Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti sağlanacak.

Kredilerde vade, 6 ayı anapara ödemesiz olmak üzere, toplam 36 ay olarak belirlendi.

Kredilerde aylık yüzde 1.54, yıllık yüzde 18.48 faiz oranı uygulanacak.

KOBİ DEĞER KREDİSİ 2’YE KATILAN BANKALAR

TC Ziraat Bankası 
T. İş Bankası 
T. Garanti Bankası 
Akbank
Yapı ve Kredi Bankası
T. Halk Bankası
T. Vakıflar Bankası
QNB Finansbank
Denizbank
Türk Ekonomi Bankası
Kuveyt Türk Katılım Bankası
ING Bank
Türkiye Finans Katılım Bankası
Albaraka Türk Katılım Bankası
Şekerbank
Ziraat Katılım Bankası
Vakıf Katılım Bankası
 

*Aktif büyüklüğüne göre sıralanmıştır.

Okumaya Devam Et

Destekler-Teşvikler

Endüstri AR-GE Destekleri İle Büyüyecek

Endüstri 4.0 Hibe Destekleri İle Şekilleniyor!
Endüstri 4.0, tanım olarak 4. Sanayi devrimi anlamına geliyor. Ekonomik büyüme, istihdam, sosyal istikrar, iş güvenliği ve verimlilik faaliyetlerinin artması için Endüstri 4.0’a ayak uydurmak KOBİ’ler için kaçınılmaz görünüyor. Endüstrileşmenin gerisinde kalan KOBİ’lerin şanslı olduğunu söylemek oldukça zor. İmalat sektöründe yer alan KOBİ’lerin teknolojiye ağırlık vermesi şart.

Endüstri 4.0 Nasıl Etkiler Yaratacak?

İş gücünün teknolojinin eline geçmesiyle üretim artacak ve hata oranı en aza inecek. Otomatik sistemlerin artması ile iş gücü yükü azalacak. Farklı bir değer kazanan sanayi pazarda büyük bir paya ulaşacak ve ülkemiz bu durumdan yarar sağlayacak. Bu sebeple Endüstri 4.0’ın faydalarından yararlanmak için artık eylem aşamasına geçmek zorundayız.

 

 

Endüstri 4.0’ı Nasıl Yakalarız?

Endüstride gelinen son nokta olan 4.0 aşamasına ulaşmak için uzun soluklu bir dönüşüm döneminin içerisine girmek gerekiyor. Firmaların bu dönüşüm yolculuğuna çıkarken KOSGEB’in Ar-Ge İnovasyon ve Endüstriyel Destek Programlarından faydalanmaları, yeterli finansmana sahip olmayan firmalar için oldukça önemli.

Okumaya Devam Et

Destekler-Teşvikler

Girişimcinin Riskleri

Önce müşterilerimiz tarafından ilgi göreceğini düşündüğümüz bir hizmet/ürün düşünüp, farklı pazar dinamiklerini hesaplayarak nice araştırmalar yapacağız. Uygun bir iş modeli ile işimizin en ufak ayrıntısına kadar tasarımını gerçekleştireceğiz, yeteri kadar finans bulacağız ve ardından yasal prosedürlerine yerine getirmekle işe başlayacağız. Buraya kadar ilerleyebilmiş isek, tüm tanımlı ve sonucu belli süreçleri aşmış ve bir iş kurmuş oluruz. Dikkat ettiyseniz, burada bahsedilen tek risk yatırımın karşılığı niteliğindeki finansal risktir. (Pazar araştırması sonucu, müşterilerin ürünümüze talep göstereceğini varsayıyorum)

 

Peki, girişimcinin aldığı riski sadece finansal risk olarak kabul etmek mümkün müdür? Aksine, bu durum başlangıç senaryolarının bereketli ve pembe tablosuna yakın gelecekte gölge düşmesine sebep olacaktır. Çünkü, girişimcinin (çoğunluğun yaptığı gibi)şimdiden hesaplamadığı ya da hesaplayamayacağı bir çok diğer risk faktörü bulunmaktadır. Bunları sosyal riskler, yönetim riskleri ve pazar riskleri olarak gruplandırmak yanlış olmayacaktır.

Her şeyden önce, girişimcilik dinamiti kafasına yerleşmiş bir bireyin bundan sonra boş durmasına imkan yoktur. Durmadan farklı fikirleri düşünüp, uygun iklimlerde test etmek; sonuçlarını değerlendirerek olumlu ya da olumsuz bir yatırım kararı vermek ile geçer günleri. Karar aşamasına gelebilmek için de çok çalışmak, araştırma yapmak, insanlarla konuşmak, rakipleri incelemek, farklılıkları teknik, mali ve yönetimsel açılardan değerlendirmek gerekmektedir. Bunun bireye ilk yansıması STRES olacaktır. Daha iş kurma sürecine bile girmediğimiz halde, çok yoğun mesailer harcayarak; kendimize, bizi bir daha asla yalnız bırakamayacak bir arkadaş ediniriz.

Çok çalışmak artık yerini stresle dolu çalışma zamanlarına bırakmıştır. Bu durumun devamı halinde ise; başka hiçbir dış faktöre ihtiyaç duymaksızın, ikinci arkadaşımız da kapıdan içeri girer. YALNIZLIK… Çevremizdeki insanlara daha az zaman ayırmanın bir sonucu olarak, gitgide yalnız kalırız. Sadece iş fikrimiz ve biz. Sosyal statümüze göre aile huzurunun da kaçması durumu söz konusu olabilir.

Bu denli bir çalışma ve koşturma sürecinin ardından, şansımız da varsa(ki o şansı da biz yaratıyor oluyoruz); olumlu bir tablo ile girişimcilik hayatına başlayabiliriz. Belki de şimdiye kadar anlatılan risklere değen bir yapı oluşur ve “başarının gelmesi için yapılması gerekliydi” diyerek geçmişte bırakırız. Ki ben, ne kadar iyi bir tablo olursa olsun, stresin son bulacağını hiç zannetmiyorum. Bir de sonuçsuzluk ya da olumsuz tablolarla karşılaşma durumlarını düşünelim. İşte bu aşamada, üçüncü riskimiz olan GÜVENSİZLİK boy göstermeye başlar. Güvensizlik halinde, toplam performansın düşeceği gerçeği de göz önüne alındığında; sürekli çalışan ama sonuç üretemeyen bir durumda bulabiliriz kendimizi. Artık işlerimiz yetişemez olmuştur, günler bizim açımızdan yetersizdir. Ancak Pazartesiden sonra Salı gelir ve maalesef Salı da sadece 24 saattir. Girişimci için bu risk, YETERLİ ZAMANIN OLMAMASI şeklinde tanımlanabilir. Bundan sonra toparlanmak ve mevcut durumumuzu daha iyi seviyelere taşımak her zamankinden daha zordur.

Buraya kadar olan risklere sosyal riskler demek yerinde olacaktır. Bunların dışında biraz da yönetimsel risklerden bahsetmekte yarar var. Birincisi girişimcinin çalışmaz ya da çalışamazsa para kazanamayacak olması durumudur. Bir kurumsal yapıda veya kamu kurumlarının herhangi birinde çalışıyor olsanız, çalışmanıza engel olacak şeyler başınıza geldiğinde ekstradan bir üzüntü duymanıza gerek olmayacaktır. Çünkü izinli olabilecek (ki çoğunlukla ücretli izinli), maaşınızı kaldığınız yerden kazanabileceksiniz. Sabah kapıdan çıkarken düşmeniz ve ayağınızın burkulması iyi bir örnek olabilir. Hemen bir sevk kağıdı alıp, hastanenin yolunu tutarsınız. Kurumunuzun temel işlevi kaldığı yerden devam edecektir. Kayıplar nispeten minimum seviyesinde olacaktır. Ancak girişimci olduğumuz senaryoda, aynı durumu düşünürsek; sonuçların bu şekilde olamayacağını biliriz. Siz çalışmadıkça, işiniz üretim gösteremeyecek ve işin yapısına göre kayıplar meydana gelecektir. Bu hikayeden çıkarılacak sonuç: Girişimcinin hasta olmaya bile hakkının olmadığıdır!

Bir de aslında olumlu olan, ama doğru yönetilmediğinde facia ile sonuçlanan bir gelişmeden söz etmeliyiz. Bu da işlerin çok çabuk büyümesidir ya da kontrolümüzün dışında yaşanan her büyüme bunun içinde yer alabilir. Bu konudaki örneklere yakın çevrenizde dahi rastlamanız mümkündür. Girişimci, işiyle ilgili her fonksiyonu ölçmeli, değerlendirmeli ve kontrol etmelidir. Aksi taktirde, iplerin elinizde olmadığı her maçı kaybedeceğinize emin olabilirsiniz.

Pazar riskleri kategorisine ise alışık olduğumuzdan çok fazla satıcı/tedarikçi ile muhatap olma durumu ile başlayabiliriz. Sadece çalışma arkadaşlarımız, ailemiz ve yakın dostlarımızla iletişim kurarak, içinde ticari herhangi bir nosyonun olmadığı bir ilişki bütünü yönetiyor iken; farklı algıların şekillendirdiği bambaşka bir iletişim dünyasında buluruz kendimizi. Tedarikçilere karşı sağlıklı bir satın alma, müşterilerimize karşı da doğru bir pazarlama politikası oluşturmak zordur.

Bir diğer risk ise ticari duruşu tam olarak gösteremeyip, hayır diyememe hastalığına yakalanmaktır. Başladığında önünün alınması zor olan bu durum, şirkete ihanet edercesine profesyonel biçimde çalışmayarak bila bedel iş yapma anlamı taşır. Daha çok toptancılar ve esnaf benzeri yapılarda ya da know-how ile sunduğumuz nitelikli danışmanlık işlerinde görülmektedir.

Son olarak, bir pazarlama yetersizliği olarak karşımıza çıkan müşterileri haberdar edememe sendromuna değinmeliyiz. Çok temel bir işletmecilik gerçekliğidir oysa. Müşteriler tarafından talep edilmeyen ürünlerin/hizmetlerin hiçbir ticari değeri yoktur. Müşterileri haberdar etmemek de bu durumu peşinen kabul etmek gibidir. Ürünün/hizmetin ne kadar fonksiyonel, rekabetçi ya da cazibeli olduğunun hiçbir anlamı kalmaz.

 

Dikkat! Dikkat! Nakit Akışı!

Tabii ki en önemlisini sona bırakıyorum her zamanki gibi. Öyle bir risk düşünün ki; başınıza geldiğinde, yukarıda anlatılanların hepsinin sırasıyla yaşanacağını bilin… Ölümcüldür… Yaşanılan problemi çözmek için; en baştan tasarlanması gereken bir finansal plana, yeniden kurulması gereken müşteri ilişkilerine ve kısa dönemdeki zararları kompanse edebilmek için de nakdi olarak ek işletme sermayesine ihtiyaç vardır. Risk analizi yapılması gereken konuların en başındadır.

Okumaya Devam Et

Destekler-Teşvikler

Ar-Ge Yapan KOBİ’lere 400 bin TL Hibe Desteği Sağlanacak!

Hayata geçirilen yenilikler ertesinde araştırma ve geliştirme bütçesi ciddi şekilde artış gösterirken, şirketlerin Ar-Ge personel sayıları da katlandı. 2012′de Türkiye, Ar-Ge çalışmalarını en hızlı arttıran ülke konumuna gelmekle kalmadı buluş ve patent başvuru hızında da dünyanın ilk üç ülkesi arasına girdi. 2012 sonu ve 2013′te de Ar-Ge teşvikleri tam gaz sürecek.

TÜBİTAK, KOBİ’lerin mevcut ürünlerini geliştirebilmeleri, firma içi yeni ürün üretilmesi, katma değer yaratan çalışmaların gerçekleştirilmesi için 400 bin TL’ye kadar projeler de geri ödemesiz ‘hibe’ desteği sağlanıyor. KOSGEB bu destek paketinde de kesenin ağzını açmış durumda. 200 bin TL’ye kadar geri ödemesiz destekler söz konusu olabiliyor. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) şirket projelerin yüzde 50′sine kadarına destek oluyor. Avrupa Birliği, Çerçeve Programları da mucit KOBİ’ler için tam bir fırsat kapısı. Bu kapsamda 4.5 milyar euro bütçe bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Trendler

Copyright © 2024 Kobi Yatırım. Tüm Hakları Saklıdır.